Home offfice Logoİngiltere’de genel seçimlere 1 yıldan daha kısa bir süre kaldığından hükümet seçmen oylarını kazanabilmek için kolları sıvadı ve ülke çapında göçmenlik avını hızlandırdı. Home Office yani İngiltere İçişleri Bakanlığı memurlarının çalışma düzenleri 24 saatlik sisteme geçirildi. Burada yaşayan göçmenlerin takibinden sorumlu olan bu memurlar, göçmen çalıştırma ihtimali olan işyerlerine düzenledikleri  baskınları arttırdılar. Son dönemde hafta içi, hafta sonu, gece, gündüz demeden yapılan baskınlar geçtiğimiz yıla oranladığımızda % 1200 artış göstermiştir. Baskın yapılan işyerleri arasında çoğunlukla araba yıkama yerleri, restoran, kafe ve off licence işletmeleri olmasının yanısıra TESCO, Sainsbury’s gibi kurumsal, kanunlara uyan ve çok sıkı denetimleri yapılan işyerleri de bulunmaktadır.

Göçmenlik hukuk üzerine aslında çok şey konuşulup anlatılabilir. Sistemi suistimal eden yabancıların sayısı göz önüne alındığında, İngiliz hükümetine hak vermemek elde değil elbette. Ülkedeki kaçak göçmen sayısının tahammül edilebilir sınırları aşması bir yana, ülkeye gelen kaçakların ele başı olduğu olaylardan dolayı artan suç oranı da ciddi rahatsızlık yaratıyor. 1990’lı yıllara göre ülkedeki yankesicilik, hırsızlık, ev soygunları, tecavüz ve adam öldürme olaylarında çok büyük artışlar söz konusu. Kara para aklama olaylarından tutun vergi kaçırma ya da sahtecilik yapabilen bazı kişilerin aynı zamanda devlet yardımı da alıyor olması ve bu kişilerin büyük çoğunluğunun göçmenlerden oluşması ne yazık ki ister istemez konuya bakış açınızı etkiliyor ve kamuoyunun da hükümet üzerinde ciddi bir baskı oluşturmasına neden oluyor. Kimi göçmenlerin bu ülkede yaşam şekli öyle bir sisteme dönüşmüş ki, tamamen firsatçılık ve başkalarının ödediği vergiler üzerinden yaşamlarını sürdürme halini almış neredeyse. Bu durumda elbette huzuru kaçan kamuoyu hükümet üzerinde baskı oluşturarak sesini duyurmak istemekte haklı!

Ancak öte yandan bu duruma engel olma adına ‘yaşın yanında kurunun da yanması’ denilebilecek bir sistem uygulanıyor. Öyle ki İngiltere’ye göçmen olarak gelmek isteyen herkese neredeyse potansiyel suçlu muamelesi yapılıyor. Kendi halinde, kimseye zararı olmayan, saygı ve sevgi çerçevesi içinde yaşamlarını sürdürmeye calışan kimi göçmenler de benzer muameleler ile karşılaşıyor ve ne yazık ki olan kaçak da olsa karın tokluğuna çalışarak hayata tutunmaya çalışan bu kişilere oluyor.

Geçtiğimiz hafta içinde, yalnızca bana, kaçak çalışırken yakalanmış olan 6 farklı kişiden telefon geldi. Bu kişilerden ikisi, Ankara Anlaşması ile İngiltere’de kalan ancak kaçak olarak çalışan Türk vatandaşları idi. Bu konuyla ilgili önceden ayda en çok 1 ya da 2 telefon alırken, sadece geçen hafta icinde 6 telefon almış olmam, son dönemde hükümetin kaçak göçmenlere yönelik izlemiş olduğu politikanın en önemli kanıtıdır.

Kaçak çalışan göçmen işçileri yakalamaya yönelik olarak yapılan bu baskınlara bir kaç kez tanık olmuş, yaşanılan dramı birebir görmüş biri olarak bu durumu sözcüklerle ifade etmenin ne kadar zor olduğunu belirtmek isterim. Binbir zorlukla geldikleri İngiltere’de, evinden yurdundan uzakta, karın tokluğuna çalışarak yaşamlarını sürdürmeye çabalayan bu kişiler, birdenbire karşılarında göçmenlik memurlarını gördüklerinde, dünyaları başlarına yıkılıyor! Gözyaşları içinde memurlara yalvaranlar, diğer insanlardan farklı muamele gördüklerinden olsa gerek aşağılanmışlık hissi içinde elleri kelepçelenip polis araçlarına bindiriliyorlar. Sonuçta bu kişiler, yasal olarak calışma hakları olmadığından ya düşük ücrete ya da çok uzun çalışma saatleriye, bir nevi sömürü sistemi uygulanarak çalıştırılıyorlar ki; onların da yaşamdan beklediklerinin bu olduğunu sanmam.  Ancak yine de İngiltere’de kaldıkları evlere bir daha geri dönemeyeceklerini, herşeyin bittiğini, ilk uçakla ülkelerine geri gönderileceklerini anladıklarında ellerinin nasıl titremeye başladığını defalarca gördüm. Gözlerimin önünde değişen, altüst olan bu hayatlar, hiç kimsenin başına gelmesini istemeyeceğim bu dramlar beni öylesine etkiliyor ki, düşündükçe uykularım kaçıyor. En son örneğini, geçtiğimiz hafta Cuma gece yarısı, Home Office baskını sonucunda Türkiye’ye geri gönderilen bir müvekkilimde yaşadım. Hayalleri altüst olan ve geleceği karartılan bu insanlar karşısında maalesef elimden bir şey gelmiyor.

Elbette kendi işinde gücünde olan, kimseye zararı dokunmayan, kanunlara uyan, kamuya saygılı göçmenler de var ve bu kişilere karşı topyekün olumsuz bir algı olduğunu sanmıyorum.

Öte yandan yasaları ve İngiltere’deki hoşgörüyü suistimal edip adeta suç makinesine dönüşmüş olanlara karşı genel olarak toplumdaki herkesin tepkili olduğunun altını çizmem gerekir. Ancak üzücü olan, İngiliz Hükümetinin, toplumu terörize eden kaçak göçmenler yerine, kendi halindeki kaçak göçmenlere (kolay hedef oldukları için) öncelik vermesi.


Tamer Ulay

Tamer Ulay, İngiltere ve Avrupa Birliği göçmenlik hukuku uzmanı olarak, Londra merkezli Garth Coates Göçmenlik Hukuku firmasında yönetici dosya uzmanı görevini sürdürmektedir. Bu blog sitesinin yöneticileri ve yazarlarından biri olarak, göçmenlik yasalarında olan değişiklikleri, vizelerde yaşanan sorunları ve İngiliz göçmenlik mahkemelerinin kararlarını bilgisayar ekranlarınıza taşıyor. Sektörde yaklaşık 30 yılı aşkın deneyimiyle sadece İngiltere'ye yönelik göçmenlik başvurularına değil, aynı zamanda başta Portekiz ve Yunanistan olmak üzere, Kıbrıs, İtalya ve İspanya'da gerçekleştirilen altın vize ve yerleşim başvurularına da yanıt vermektedir. Tamer Ulay, aynı zamanda AB ve Karayip Adaları'ndaki oturma izinleri ve çifte vatandaşlık programlarına odaklanan Coates Global firmasının üst düzey yöneticisi ve iş geliştirme direktörüdür. 'Vizesiz Dünya' blog sitesi hakkındaki eleştiri ve yorumlarınızı, Avrupa Birliği ülkeleri ve İngiltere'ye yönelik göçmenlikle ilgili taleplerinizi Tamer Ulay ile paylaşmaktan çekinmeyin. İletişim: Email: tamerf@garthcoates.com Whatsapp: +44 791 612 05 44