KEuropeİngiltere’de son referandum anketlerine göre AB’den ayrılmak isteyenler önde gidiyor. Bir ülkenin intihara doğru sürüklendiğine şahit oluyoruz. İşin garip tarafı, İngiltere’de yaşayan yabancıların (ki buna Türk asıllılar da dahil) yüzde 60 oranla AB’den ayrılmayı desteklemesi. Bunu şaşırtıcı buluyorum çünkü AB’den ayrılığı savunan kesime bakıldığına, milliyetçi İngilizler ve ırkçıların ön saflarda olduğu görülüyor. Yabancıların, yabancı düşmanı olan bu kesimlerle birlikte hareket edip, AB’den ayrılığı savunmaları, AB hukuku ve ayrıcalıkları konusunda ne kadar bilinçsiz olduklarını gösteriyor. Zira, AB’den ayrılmış bir İngiltere’de ırkçı ve göçmenlik karşıtı kanunları iptal edecek bir mekanizma olmayacak. Birçokları henüz farkında değil ancak, İngiltere parlamentosunun hazırladığı bir çok ırkçı yasa, AB tarafından geçersiz kılındı. Buna, Avrupa Parlamentosundan geri dönen sınır dışı etme yasası da dahil.

İngiltere AB’den çıktığı anda, birer birer ırkçı yasaların çıkacağına hiç kimsenin tereddütü yok. Bunun en açık delili, dünkü ITV programında ‘ayrılıkçılar’ safında yer alan eski Londra Belediye başkanı Boris Johnson’un şu sözlerini gösterebilirim.

“AB, ne zaman göçmenlik yasası çıkarmaya kalksak bizi engelliyor. Sokaklar katiller ve ‘suçlularla’ dolu. Bunları sınır dışı edecek mekanizmayı çalıştıramıyoruz. AB’den ayrıldığımızda, tüm yetki elimize geçecek ve kendi parlamentomuzu kendimiz kontrol edeceğiz”.

Sokaklarda katillerin, haydutların ve tecavüzcülerin olmasını hiç kimse istemez. Ancak suçlu kavramını tanımlayan ‘REHABILITATION OF OFFENDERS ACT’ içinde küçük değişiklikler yaparak, istedikleri kişilerin vatandaşlıklarını iptal edip, sınır dışı edebilirler ve bunu kimse durduramaz. Ayrıca, katilleri sınır dışı etmek yerine, İngiliz hapishanelerinde cezalarını çekmelerini sağlamak daha akıllıcadır. Aksi halde aynen Lockerbie bombacısı gibi, sınır dışı edildiğinde gittikleri ülkelerde cezalarını çekmek yerine özgürlüklerine kavuşmaları büyük ihtimaldir. Burada ayrılıkçıların gizli amacı katilleri sınır dışı etmek değil, sıradan göçmenleri ülkelerine göndermek için bahane bulmak.

Boris Johnson’un ‘suçlular’ olarak gördüğü kesimi, REHABILITATION OF OFFENDERS ACT, katillerin yanısıra kırmızı ışıkta geçen, hız limitini aşan kişilerle aynı safta tutuyor. Bırakın ayrı bir yasa çıkarmayı, İngiltere daha şimdiden hız limitini aştığı için Ankara Anlaşması’nda olan insanları ‘suçlu’ yani ‘Criminal’ olarak tanımlamaya başladı ve bunlarla ilgili sınır dışı etme kararları verdi bile. Şimdilik bu durumda olanlar AB güvencesinde ancak AB’den ayrılındığında, onları koruyacak bir mekanizma kalmayacak.

Hukuk bilgisi olmayan bazı kişiler, yukarıda yazdıklarımı inandırıcı bulmayabilirler. Ama onlara tavsiyem, oylarını vermeden önce bir hukukçu ile konuşmaları olacak. İngiltere REHABILITATION ACT’de yapılacak küçük değişikliklerle sınır dışı edilecek insanların tarifini belirleyebilecek. Zaten şu anda o kadar ileri gitmiş durumdalar ki, kırmızı ışık veya trafik suçlarını da bu kapsamda değerlendiriyorlar. Ancak önlerinde AB engeli olduğu için, şimdi AB’den kurtulmanın yolunu arıyorlar.

Maalesef, çifte vatandaş olmuş Türk vatandaşları henüz tehlikenin farkında değiller. Muhtemelen, büyük büyük dedesi Türk olduğu için Boris Johnson’un peşine takılmayı tercih ediyorlar. Ancak tehlike, o kadar büyük ki, olabileceklerin farkında değiller.

İngiltere AB’den ayrıldığında neler olabilecek?

1- AB den ayrılan İngiltere’de AB yasaları geçersiz olacak. Otomobil kullanımından cep telefonu kullanımına ve tüketici haklarına kadar önce insan sonra devlet diyen AB yasaları yerine, önce devlet sonra insan diyen Ingiliz parlamentosu yasaları öne çıkacak. Ayrılıkçıların bir kısmı iktidara geldiklerinde AB’nin bir çok yasasını tanımayacaklarını açıkladılar bile. Örneğin, doğaya zarar veren ilaçların kullanılmasını engelleyen AB tarım politikasını tanımayacaklarını açıkladılar. Bu, doğaya daha fazla zehirin yayılması anlamına geliyor.

2- Avrupa Adalet Divanı kurallarını isterlerse tanımayacaklar. İngiltere Avrupa Adalet Divanı’nın İnsan hakları ile ilgili hükümlerini tanımak zorunda kalacak veya en azından tanıması gerekecektir. Ancak örneğin AAD’in başka konulardaki kararlarını örneğin tüketici hakları veya cep telefonlarının AB içinde kullanımı ile ilgili kararlarını tanımayabilecek. Bu artık İngilterenin kendi kafasına göre göçmenlik politikası geliştirmesine neden olacak. Şu anki konjöktürde, İngiliz partileri içinde insan hakları açısından çok ileri gidecek bir tutum gözlenmiyor ancak ileride durumun ne olacağını kestirmek çok zor. Boris Johnson gibi popülist politikacılara ve Nigel Farage gibi gizli ırkçılara engel olacak bir AB olmaması, hepimizin başını çok ağrıtabilir.

3- Irkçı partiler ilk raundu kazanmış olacaklar. Sadece ülkeye gelmek isteyen göçmenleri değil aynı zamanda ülkede oturum hakkı almış hatta vatandaşlık kazanmış olanlara karşı uygulamalar yaygınlaşacak. Açık açık söylemeseler bile, bir çok İngilizin içinde gizli ırkçılık olduğu biliniyor. 3 yil once ırkçı BNP lideri, İngiliz olmayan göçmenleri vatandaş olmuş olsalar dahi, 3 nesil geriye kadar gidip bulacaklarını ve bunları ülkelerine geri göndereceklerini söylemişti.

4- Ankara Anlaşması vizesi tarih olacak. Ankara Anlaşması vizesi ile ülkede kalanlar vizeleri bittiğinde Türkiye’ye geri dönmek zorunda kalabilecek. Bu konuda ortada çok fazla bilgi kirliliği var. Bazıları, Ankara Anlaşmasının 1963’te imzalandığını ve 1973’te AB’ye giren İngiltere’nin AB’den ayrılması ile bir ilgisi olmadığını ileri sürüyor, ancak yanılıyorlar. 1963’teki Anlaşma ve 1969 katma protokolü, Türkiye ile bugünün AB’si olan AET arasında imzalandı. O imzalarda İngiltere’nin imzası yer almıyor. İngiltere 1973’de AET’ye katıldığında AET’nin yaptığı bu anlaşmaya taraf olmuş oldu. Dolayısıyla AB’den ayrıldığında, İngiltere için Ankara Anlaşması’nın bir hükmü de kalmayacak. Yine bazıları, Ankara Anlaşması ile Türklerin gelmesine İngiltere’nin ihtiyacı olduğunu ve bu ihtiyacından dolayı Ankara Anlaşması vizesinin yerine başka isimde bir vizeyi başlatacağını söyleyerek, komedi dizilerine rakip olmaya çalışmaktalar.

5- İskoçya ve Galler, İngiltere AB’den çıkarsa bağımsızlık ilan edeceklerini açıkladılar. AB ‘den çıkılması durumunda İngiltere koskoca okyanusta yapayalnız ve 4 ulustan oluşan parçalanmış bir ada olacak. Ayrılıkçıların ve AB’den yana olanların itiraz edemedikleri çok ciddi bir tehlike.

6- Yabancı şirketler merkezlerini İngiltere dışına taşıyacaklarını açıkladılar. Bu 3 milyon kişinin işsiz kalacağı anlamına geliyor. Bazıları bunun şantaj olduğunu düşünüyor. Ben tam tersini düşünüyorum. AB’den ayrılan İngiltere yerine bu şirketlerin daha büyük pazarın olduğu bir başka AB ülkesine merkezlerini taşımasını finansal bir realite olarak görüyorum. Yine bazıları, bu firmaları Google gibi merkezleri zaten bir başka AB ülkesinde olan diğer firmalarla karıştırıyorlar ve “zaten kurumlar vergisi vermiyorlar, defolup gitsinler” diyorlar. Adamlar zaten İngiltere’de değiller, neden kurumlar vergisi ödesinler? Bizim derdimiz, merkezi İngiltere’de olan ve kurumlar vergisini burada ödeyen ancak İngiltere AB’den ayrılınca, daha büyük pazar için bir başka AB ülkesine gidecek olan büyük firmaları kaybetmemek.

7- AB den ayrılması durumunda İngiltere, AB ülkeleriyle yapılan ticarette KDV uygulayamayacak. Ciddi KDV kaybı olacak ve bu kayıp ek vergilerle kapatılmaya çalışılacak. Yani hayat pahalılaşacak.

8- AB’den ayrıldığında İngiltere vatandaşlarının AB ülkelerindeki serbest dolaşımı da sona erecek. AB, İngiliz vatandaşlarına vize uygulamayacak ancak İngiliz vatandaşları sınır kapılarında ‘diğer ülke vatandaşları ile beraber’ aynı muameleye tabi olabilecek. Yani kapıda giriş izni (vize) alarak Avrupaya gidebilecekler. Avrupa’da serbest çalışma, yerleşme ve eğitim İngilizler için tarih olacak. Bazıları, bunun olmayacağını çünkü İsviçre, Norveç ve İzlanda AB’ye üye olmadıkları halde serbest dolaşıma sahip olduklarını, İngiltere’nin de AB dışında kalarak aynen Norveç veya İzlanda gibi serbest dolaşıma sahip olabileceklerini iddia ediyor. AB’den gelen göçmenleri durdurmak için AB’den çıkılıyor ise, o halde neden serbest dolaşıma kapısını açmış olan Norveç veya izlanda örneği veriliyor? Ya da İngilizler aynen Norveç veya İzlanda örneğinde olduğu gibi, AB’ye rahatlıkla girip çıkabilecekse, o halde neden AB’den çıkılıyor? Norveç, İzlanda ve İsviçre AB parlamentosunda söz sahibi değiller. Bunlar AB’ye üye olsalar bile küçük ülke oldukları için AB parlamentosundaki milletvekili sayıları açısından zaten ses getirecek güce sahip değiller. Nüfusu açısından Avrupa’nın ilk 5 ülkesine giren İngiltere’nin AB parlamentosunda hiç temsil edilmeden AB kanunlarına uyması durumu daha da kötü yapmaz mı?

9- Yabancı şirketler merkezlerini İngiltere dışına taşıdıklarında, çalıştırdıkları elemanların PAYE ödemeleri sonlanacak. Bu yaklaşık 36 milyar sterlin kayıp demek. Bu açık yine ek vergilerle kapatılacak. Yani insanlar daha da fakirleşecek. Bazıları, bunun tam tersinin de söz konusu olduğunu iddia ediyor ama bağımsız bir kurum olan İngiliz Merkez Bankası, her türlü senaryoda olacak açığın telafisi çok güç durumlar ortaya koyduğunu rakamlarla ortaya koyuyor. Yani, durumun 90 derece veya 180 derece tersi durumlar da olsa, Merkez Bankasına göre açık çok büyük olacak.

Bazı dostlarımında aralarında olduğu ayrılıkçı grup, çoğunlukla Kanada Modeli, Amerika Modeli hatta Avustralya Modeli diye tutturuyorlar. Oysa, hem Kanada Başbakanı, hem ABD Başkanı, hem de Avustralya başbakanı, ‘bizim adımıza hangi modelin iyi olduğuna karar veremezsiniz. AB dışına çıkmak aptallıktır’ diyerek, ayrılıkçılara gerekli cevapları çoktan verdiler.

Umarım, ayrılık yönünde oy kullanacak olan yabancılar, başta Türk vatandaşları, sonuçta nelerle karşılaşabileceklerini daha derinlemesine düşünüp, oylarına sahip çıkarlar.


Tamer Ulay

Tamer Ulay, İngiltere ve Avrupa Birliği göçmenlik hukuku uzmanı olarak, Londra merkezli Garth Coates Göçmenlik Hukuku firmasında yönetici dosya uzmanı görevini sürdürmektedir. Bu blog sitesinin yöneticileri ve yazarlarından biri olarak, göçmenlik yasalarında olan değişiklikleri, vizelerde yaşanan sorunları ve İngiliz göçmenlik mahkemelerinin kararlarını bilgisayar ekranlarınıza taşıyor. Sektörde yaklaşık 30 yılı aşkın deneyimiyle sadece İngiltere'ye yönelik göçmenlik başvurularına değil, aynı zamanda başta Portekiz ve Yunanistan olmak üzere, Kıbrıs, İtalya ve İspanya'da gerçekleştirilen altın vize ve yerleşim başvurularına da yanıt vermektedir. Tamer Ulay, aynı zamanda AB ve Karayip Adaları'ndaki oturma izinleri ve çifte vatandaşlık programlarına odaklanan Coates Global firmasının üst düzey yöneticisi ve iş geliştirme direktörüdür. 'Vizesiz Dünya' blog sitesi hakkındaki eleştiri ve yorumlarınızı, Avrupa Birliği ülkeleri ve İngiltere'ye yönelik göçmenlikle ilgili taleplerinizi Tamer Ulay ile paylaşmaktan çekinmeyin. İletişim: Email: tamerf@garthcoates.com Whatsapp: +44 791 612 05 44