20140905_124307Geçtiğimiz hafta bazı iş arkadaşlarımla beraber, Londra’nın seçkin restoranlarından birinde son kazandığımız mahkeme kararlarını kutladık. İki farklı müvekkilimizin vize başvurularına İstanbul’daki vize başvuru merkezinin verdiği keyfi redlerin, İngiliz mahkemelerince iptal edilmesi, kutlamamızın esas nedenlerinden biriydi. Bizzat kendim hazırladığım mahkeme dosyaların, rekor düzeyde kısa süren duruşmalarla ardı ardına kabul edilmeleri, hepimizi haklı olarak çok mutlu etti. Hatta, mahkeme hakimlerinden birinin yazdığı gerekçeli kararda, hazırladığım dosyanın mükemmel olduğunun ve böylesine mükemmel bir dosyaya konsolosluğun red kararı vermesinin anlamsızlığının altı çizilmesi benim için bir başka mutluluk kaynağıydı.

Dosyalardan biri, badana ve boyacılık yapan sıradan bir inşaat ustasının Ankara Anlaşması vizesine yaptığı başvurunun red edilmesiyle ilgiliydi. Vize memuru, hayatı boyunce İngiltere’ye gelmemiş olan İnşaat ustası müvekkilimizin, Londra’daki semtlerin isimlerini bilmemesini ve daha önce kendi işini yapmamış olmasını, Ankara Anlaşması başvurusunda red gerekçesi olarak kullandı. Mahkeme hakimi ve hatta bakanlık avukatı, red gerekçelerine şaşkınlıklarını gizleyemediler. Zira, 1971 göçmenlik yasasında başvuranların daha önce kendi işyeri deneyimi olması zorunlu tutulmuyordu. Aynı zamanda (hazırladığım savunmada bahsedildiği üzere), bu doğanın mantığına da aykırıydı. Her işyeri sahibinin, ilk deneyimi kendi açtığı ilk işyeriydi. Eğer, işyeri açmak için, daha önce işyeri deneyimi olması zorunlu tutulsaydı, İngiltere’de hiç kimse kendi işyerini açamazdı, çünkü ilk deneyimden daha öncesinin olması metafizik kurallarını alt üst etmeden mümkün olamazdı.

İkinci dosya ise, İngiltere vatandaşı eşinin yanına gelmek üzere evlilik vizesine başvuran bir müvekkilimizle ilgiliydi. Müvekkilimizin, 15 ay önce evlilik vizesine yaptığı başvuru, 3 aylık beklemeden sonra, eksik evrak gerekçesi ile red edilmişti. Oysa eksik evrak yoktu. Vize memurunun müdürüne yaptığımız itiraz, resmi kanallar üzerinden yine vize müdürü tarafından aynı gerekçelerle geri çevrildi. İşin komik yani, vize müdürü, bize şu evraklar verildi diyerek, verilen tüm evrakları listeliyor ancak hemen ardından, kendi listesinde verildiğini kabul ettiği evrakların verilmediğini yineliyordu. Daha da komiği, (Vize memurum ve ben, verilen başvuruyu çok dikkatlice incedik, ve eksik evrak olduğu konusunda memuruma hak verdim) diyebiliyordu.

Vize müdürünün ve memurunun nasıl bir inceleme yaptığını bilmiyorum ama kesinlikle baştan savma olduğuna ve daha da ötesi görevlerini yapmadıklarına eminim. Evli bir çifti ve onların küçük çocuklarının geleceğini ilgilendiren bir konuyla, alay eder gibi ilgilenmelerinin ve 1 yılı aşkın süre çocuğunu babasından ve eşleri birbirlerinden ayrı yaşamaya zorlamalarının hiç bir gerekçe ile açıklanamayacak bir zulüm olduğunu düşünüyorum.

Olayı daha da komik kılan ise, vize müdürünün kendi hazırladığı savunmada, “bize verilen belgeler, hazırladığımız dosyada mahkemeye sunulmuştur.” diyerek, müvekkilimizin verdiği tüm evrakları (eksik olduğu iddia edilen evraklarla birlikle) mahkemeye göndermesiydi. Düşünebiliyor musunuz? Eksik evrak var deniliyor oysa eksik denilen evrak, vize memuru ve müdürünün savunma dosyasından çıkıyor. (Eğer evrak eksik ise, bu eksik evrağın senin dosyanda ne işi var peki?)

Vize memuru ve müdürünün içine düştüğü izandan yoksun komik durum, eminim Jim Carrey’in filmlerini aratmayacaktır. Mahkeme hakimi, hayatının en kolay davası ile karşılaştığını ve daha önce böyle komedi ile karşılaşmadığını kabul ederek, müvekkilimizin itirazını kabul etmiştir.

Sonuç ise, 15 aydan daha uzun bir süre babasından ayrı yaşamaya zorlanmış küçük bir çocuğun gözyaşları, eşinden ayrı tutulan bir annenin umitsizliği ve bir babanın dramı. Muhtemelen, mahkemenin emrini yerine getirip, vizeleri onaylarken, özür bile dilemeyeceklerdir. Yapılan hatanın hesabını kimse vermeyecek, olan yine masum insanlara olmaya devam edecek.

 


Tamer Ulay

Tamer Ulay, İngiltere ve Avrupa Birliği göçmenlik hukuku uzmanı olarak, Londra merkezli Garth Coates Göçmenlik Hukuku firmasında yönetici dosya uzmanı görevini sürdürmektedir. Bu blog sitesinin yöneticileri ve yazarlarından biri olarak, göçmenlik yasalarında olan değişiklikleri, vizelerde yaşanan sorunları ve İngiliz göçmenlik mahkemelerinin kararlarını bilgisayar ekranlarınıza taşıyor. Sektörde yaklaşık 30 yılı aşkın deneyimiyle sadece İngiltere'ye yönelik göçmenlik başvurularına değil, aynı zamanda başta Portekiz ve Yunanistan olmak üzere, Kıbrıs, İtalya ve İspanya'da gerçekleştirilen altın vize ve yerleşim başvurularına da yanıt vermektedir. Tamer Ulay, aynı zamanda AB ve Karayip Adaları'ndaki oturma izinleri ve çifte vatandaşlık programlarına odaklanan Coates Global firmasının üst düzey yöneticisi ve iş geliştirme direktörüdür. 'Vizesiz Dünya' blog sitesi hakkındaki eleştiri ve yorumlarınızı, Avrupa Birliği ülkeleri ve İngiltere'ye yönelik göçmenlikle ilgili taleplerinizi Tamer Ulay ile paylaşmaktan çekinmeyin. İletişim: Email: tamerf@garthcoates.com Whatsapp: +44 791 612 05 44